Sultan Ahmet Cami, I.Sultan Ahmet'in emri üzerine 1609 yılında yapımına başlanan bir camii. Osmanlı tarihinde adı önemli bir yere sahip Sedefkâr Mehmet Ağa tarafından yapılmış. Camii devlet hazinesinden ayrılan ödenekle inşa edilmiş ''sultan cami'' olma özelliğini de taşıyor. Caminin temeli Sultan Ahmet tarafından atılmış ve caminin önemli bir diğer özelliği de İstanbul'daki ilk 6 minareli cami olmasıymış. Cami Mekke camiisi ile aynı minare sayısına sahip olması ve düşük hazineye rağmen büyük bir bütçe ile hazırlanması sebebiyle bir çok eleştiri almış ancak sultan Mekke Cami'ye yedinci minareyi yaptırınca sorun kalmamış. İlk yapıldığında büyük bir külliyeye sahipmiş cami, maalesef ki bu zamana kadar külliyeden pek bir eser kalmamış. Caminin bahçesinde ise Sultan Ahmet'in mezarı bulunmakta. Yabancılar bu camiye ''Blue Mosque'' diyorlar. Bunun sebebi ise caminin içinde bir çok mavi renkte çini bulunması. Cami çok fazla turist çeken bir mekan olduğundan girişinde uzun bir kuyruk var. Kapıdan ilk girişinizde caminin meydanını görüyorsunuz burada bir şadırvan var, camiye girmeden başörtülerinizi de takmanız gerekiyor, girerken bu konuda güvenlikler sizi uyarıyor. Meydan çok kalabalık bir çok turist ve yerli var. Caminin iki girişi var, birisi ibadet için birisi de ziyaret için.
Ancak bu konuda pek dikkat edilmiyor maalesef. Camiden girdiğinizde büyük bir kalabalık oluyor, beni camii konusunda en çok rahatsız eden şey içeride çok yoğun bir kokunun bulunması, çok kalabalık olduğundan mı bilinmez, insanı çok rahatsız eden bir koku.Bundan 2 hafta öncesine kadar gittiğim Bursa Ulu Cami'de çok kalabalık olmasına rağmen böyle bir kokuyla hiç karşılaşmadım. Ayrıca büyük bir camii olmayışından dolayı içeride çok yoğun bir kalabalık oluşuyor, iğne atsanız yere düşmeyecek cinsten.
Bunlara rağmen çok ihtişamlı bir cami, caminin duvarları 22.000 çini ile süslenmiş ve bu çiniler özel olarak getirttirilmiş. Caminin duvarlarında benim en çok dikkatimi çeken şey, ayetlerin yazılı bir duvar bulunması. Ayrıca büyük tabletlerde yazılan ayetlerin dışında 4 halifenin de ismi bulunuyor. Cami de ibadet kısmı iki bölüme ayrılmış. Bir bölümü kadınlar için bir bölümüde sadece erkekler için kullanılan bir bölüm.

Ayrıca Caminin kubbesi dünya miraslar listesine alınmış.Caminin içindeki akustik muhteşem, cami çok kalabalık olsa bile, imamın sesini duyabiliyorsunuz, duyduğumuz kadarıyla bu da bir çok mimar tarafından saygı ile karşılanıyormuş. Yapan kişi Mimar Sinan'ın en iyi öğrencilerinden biri olan Sedefkar Mehmet Ağa olunca biz buna pek şaşırmadık. Caminin bir köşesinde, Arap kralının Recep Tayyip Erdoğan'a hediye ettiği bir Medine maketi bulunuyor.
Bu da dikkatimizi çeken şeylerden biri oldu. Çıkışın hemen yanında bulabileceğiniz tüm
bilgilerin olduğu broşürler var. Ücretsiz bir şekilde edinebilirsiniz.
Camiye giriş çıkışlar günün her saatinde olabiliyor ancak genelde namaz saatlerinden yaklaşık yarım saat önce camiye sadece ibadet amaçlı ziyaretçi alınıyor. Bu özellikle cuma günü öğlen saatleri için belirtilmiş. Cami'ye girmek içinde herhangi bir ücret ödemenize gerek yok. Cami Sultanahmet meydanında bulunuyor.
Biz İdealtepe'den tren ile gelip, sirkeci istasyonunda indik. Tramvay yolunu takip edip uzun yokuşlar sonrasında camiye vardık.
Ayrıca vapurda tercih edebilirsiniz. Özel araba ile gelmeyi pek uygun bulmuyoruz çünkü park yeri bulmak, burada saman yerinde iğne aramak gibi. Caminin meydanında kafeler ve hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. Ayrıca simitçiler, kestaneciler, ve mısırcılar bulunuyor. Biz kafede çay içmiştik, 3 TL idi. Ayrıca kestane ve simit almıştık, bunlarda sırasıyla 10 TL ve 1.75 TL idi.
Meydan oldukça büyük oturabileceğiniz banklardan fazlasıyla var. Meydanda turistleri gezdiren otobüsler görmek mümkün.
Bu arada söylemeden geçmeyelim Sultanahmet'e emişken Sultanahmet köftesi yemedende gitmeyin.
Sultanahmet Cami'si İstanbul'un en gözde yapılarından biri. Mutlaka herkes gezip, görmeli diye düşünüyoruz. Bu yapılar kültürümüzün en önemli parçaları, şimdiden iyi gezmeler :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder